Sağlık Turizminin Çimentosu Doktorlar / Prof. Dr. Ahmet ŞEN

Doktorluk zor meslek. Bu böyle gelmiş ve böyle devam edecek bir gerçektir. Değişeceğini beklemiyor ve zannetmiyoruz. Hani derler ya “Allah doktorsuz bırakmasın, ama doktora da muhtaç etmesin.”

Doktor yanlışlıkla ağzından kaçırıp “Rahatsız oldum, üşüttüm!” vesaire demesin; cevap hazırdır. Mekânı, coğrafyası veya cevap verenin yaşı bile fark etmez, hemen yapıştırırlar: “Doktor hasta olmaz!”

Doktorun tatilde olduğunu duyan bir hasta; “Ben ne yapacağım şimdi? Bu kadar hasta varken izne gitmekte nereden çıktı? O izinden gelene kadar bekleyemem!”

Hastalar ister ki; sabah hastaneye gelir gelmez doktor muayeneye başlasın, hatta hiç ihtiyaç molası vermesin, çay-kahve-su için zaman ayırmasın, öğlen yemek de neymiş? Doktor yemeden muayeneye devam etsin. Akşam hasta biterse tamam, ama değilse eve bir ara gider, nasıl olsa hastalar muayenesiz kalmasın.

Hastaların doktordan bir şeyler isterken hep iki dakikalık işleri olur.  Hep küçücük bir ricaları olur. Hep hasta psikolojileri olur ve ilgi beklerler. Olumsuz verilen her cevapta kıyametler kopar. Olumlu cevap verip hızla yardımcı olursun; “Vay beni başından savdı, hızlı hızlı gönderdi.”  

Küçücük rica yılların hastası bir yakını için sadece on dakikada hastanın hikâyesini alırsınız, muayene ve diğer işlemler derken ortalama yarım saat geçmiştir. Olsun ne var yani; doktor bunu görmeyecek, o kişinin işi görüldü. 

Öğlen arası biter, idrar torbanız alarm vermeye başlar, diğer bekleyen hastalar da sabırsızlanmaya başlar. Sonrası tartışılır: Doktor kendine mi? Hasta yakınına mı? Diğer sıra bekleyenlere mi? Kime nasıl davrandı? Derdini kime anlatmalı? Kim anlayacak? Doktor denilen bu makinelerin bir de aileleri var. Özel hayatları, sorumlu oldukları eş ve çocukları. İşte tam da burada her şey değişiyor.

Hele ki özel işlem yapan bir doktor veya bölgenizde de tek iseniz, yandınız. Özel hayatınız, iş hayatınız, geceniz gündüzünüz vs. her şey birbirine karışmıştır. Bir süre koşarsınız, başarılarınız sizi besler. 

Ya sonra? Beslenme bozukluğundan, uyku bozukluğuna hayatınızın her safhası karışır ve huzurunuz biter. Ailenize anlatamadığınız yoğunluğu, vatandaş zaten anlamaz.

Defansif davranışlar başlarsa hasta da kaçar. Yani bu yola girdiniz mi bir defa, artık çıkış yoktur. Geçmiş olsun. Bir doktor için çocukluğunda başlayan hayaller öğrencilik yıllarından sonra “Celladına âşık olmak” gibi bir yaşam tarzı olmaya başlar. 

Tüm bu kısıtlı sosyal hayat, yine de yolundan işinden etmez. Çalışma şartları, ücretler, sosyal hayat gibi mazeret deyimleri ile yola devam edilir. Yani hayatın tüm bu kıskaçlarını bertaraf etmek, yaşamın kilit noktası olan huzur ve mutluluğu da elden bırakmadan yola devam etmek için alternatifler üretmek de doktora kalacaktır. Zamanın yetmediği, mekânların bunalttığı, hizmet verdiğiniz alanın da günden güne büyüdüğünü düşününce ne kadar zor olduğu aşikârdır.

Özellikle Karadeniz bölgemiz için yaylalar ve deniz kenarları her zaman bu bunalmaların azaldığı yerler olmuştur. Çok kısa sürelerde neredeyse tüm yaylalara çıkabilir, doğayla baş başa kalıp; o dingin havayı teneffüs edebilir, kuş sesleri, otlayan hayvanlar, zor şartlara rağmen mutlu olmayı başaran birçok insanla tanışıp hem ruhunuzu dinlendirebilir, hem de halinize şükredip biraz teselli bulabilirsiniz. 

Eğer oralarda birkaç gün kalma şansına da sahip iseniz; uykunuzun düzenlendiği, ilaçlarınızı almanızı unuttuğunuzu ve “biraz daha mı kalsam” dediniz zamanları yaşayabilirsiniz.

Şimdilerde Sağlık Bakanlığı ve paydaş kurum ve kuruluşların üzerinde çok durduğu sağlık turizmi olgusu var. Bu da sağlık profesyonellerine gelecek yeni bir hizmet alanı. 

Turizm ve beraberindeki hizmet kollarını kullanarak yabancı turistleri sağlık hizmeti almaları için ülkemize getirmek amacımız. 

Potansiyelimiz var, turizm ve tarihsel zenginliğimiz var, turistin ulaşabileceği yakınlık var, turist için diğer ülkelere göre alacağı hizmetin ucuzluğu da olunca sektörün gelişmemesi imkânsız.

Yeni Sağlık Bakanımızın konuyla ilgili geliştirme ve farklı yaklaşımları olacağı da bizzat kendi ifadesidir. Yani bu konu uzun yıllar daha tazeliğini koruyacaktır.

Dünyanın her yerinde artık ülkelerin bacasız fabrikası turizmdir ve ülkemizde de bu konu çok önemsenmektedir. Sağlık Turizmini canlandırmaya çalışırken; hastanelerimizdeki özel poliklinikler, tercümanlar, hasta önceliği, kafileler gibi olgulardan bizim insanlarımız rahatsız olmamalı. 

Konuyu mecrasından çıkarmamalı tabi ki. Bu normal sağlık hizmetine engel olmadan devam ettirilmelidir. Ama işin çimentosu yine doktorlar. Tedavi olmaya gelen hasta turist, doktorunu seçerek geliyor. Konaklama, turizm ve diğer hizmet ayakları ikinci basamak değerlendirmelere girmektedir. Yani demem o ki; doktorun yükü artacaktır. Uygun planlamalar doğru hamleler çok önemli. 

Hiçbir vatandaş Sağlık Turizmi ifadesi ile sağlıkçıların da gezdiğini veya sağlıkçılar için turizm organizasyonu yapıldığını anlamamalıdır. 

Doktorlar tüm yorucu ve yoğun tempolarına rağmen kendilerine, eşlerine ve çocuklarına da vakit ayırabilmelidir. Bulundukları coğrafyada keşfetmedikleri yeni yerleri, güzelliğine doyulmaz tarifsiz mekânları, suyu, denizi ve tabiatı severek ziyaret etmelidirler. Sağlık turizmine “Sağlıkçı desteği” olmak gibi…

Yılda bir iki kez gidilen yıllık izinlerin bu tempolara yetmediği bir gerçektir. Ama arada yapılan hafta sonu gezilerinin de insanı tazelediği, yaşamına huzur ve mutluluk kattığı unutulmamalıdır. Bulunduğumuz coğrafyayı, çalışma şartlarımızı, kıymetli zamanımızı farklı boyutlara taşımak bizim elimizde. 

İl, ilçe ve köylerimizde de henüz bilmediğimiz o kadar güzellikler var ki; “iyi ki”, “ne güzel”, “çok şükür” diyebileceğimiz.

Saygılarımla…  

Prof. Dr. Ahmet ŞEN

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Trabzon Tıp Fakültesi

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı

Benzer Yazılar