Plastik Cerrahi, ismini Yunancada "şekillendirmek", "bir kalıba uydurmak" anlamına gelen "plasticos" sözcüğünden alır. Günümüzde "güzellik cerrahisi" manasında kullanılan "estetik cerrahi" uygulamaları ise yine "plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi" uzmanları tarafından gerçekleştirilir. Estetik cerrahi, rekonstrüktif cerrahiden ve organ veya sistemlerdeki hastalıkları tedavi edici ameliyatlar uygulayan diğer cerrahi disiplinlerden farklı olarak, kişinin görünümünün iyileştirmeye (güzelleştirmeye) yönelik olarak yeniden şekillendirilmesidir.
Zaten sağlıklı olan insanlarda yeniden şekillendirme ameliyatları yapan estetik cerrahların teknik mükemmelliğe ve kusursuz teorik bilgiye olan ihtiyaçları, şüphesiz diğer meslektaşlarından daha farklı boyuttadır. Yapılan ameliyatlar estetik algının objesi konumunda olduğundan, bir estetik cerrahın insan vücuduna yönelik "ortak bir olumlu estetik algı" hakkında fikir sahibi olması gerekir. Diğer bir deyişle; yapılan ameliyatlar temelde biçimsellikle ilgili olduğundan, estetik algı ve dolayısıyla sanatsal bakıştan uzak değildir.
İnsan Vücudu ve Estetik Kaygı
İnsan vücudunun estetik kavramı ile ilişkisi öznel veya nesnel değerlendirmelerin konusu olabilir. Ancak değerlendirme ne şekilde olursa olsun, heykel ve resim sanatları başta olmak üzere birçok sanat dalında "insan vücudunun ortak beğeni toplayan ve kabul gören mükemmel tasvirini oluşturma arayışı" en eski medeniyetlerden beri sürmektedir. Dolayısıyla, güzel sanatların yüzyıllardır süren olumlu estetik yargılar oluşturma çabasına bir estetik cerrahın kayıtsız kalması düşünülemez.
Bizim İşimiz Sanatsal Bir Değer Taşımaktadır
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi eğitimi uzun bir süreçtir. Uzmanlık öğrencisi bu süreçte servis, poliklinik ve ameliyathanede hastaların değerlendirilmesi, ameliyat öncesi hazırlıklar, ameliyatların uygulanması, ameliyat sonrası bakım, taburcu sonrası hasta takibi konularında uygulamalı eğitim alır. Ancak, ne bu süreçte ne de yasal dış klinik rotasyonları pratiğinde, oran / orantı, denge, simetri / asimetri, boyutsallık gibi kavramların eğitimi sanatsal bakışla yer almamaktadır. Oysa bu sanat temelli kavramlar, temel amacı bedeni yeniden şekillendirmek olan estetik cerrahi ameliyatlarında yer bulan kavramlardır. Dolayısıyla yapılan işe sanatsal bir değer kazandırmak cerrahın kişisel çabası ve birikimi ile mümkün olabilmektedir.
Estetik Cerrahide Hassas Plan Başarıyı Etkiliyor
Estetik Cerrahide şekil verilen nesne canlı insan dokusu olduğu için, çoğu hamlelerde geri dönüş mümkün değildir. Bu nedenle, ameliyatlarda iyi planlama önemlidir. Estetik cerrahlar, ameliyat planının oluşturulması, planın hastalara / diğer cerrahlara anlatılması ve hastaların vücutlarında ameliyat öncesi işaretlemeler yapılması için sıklıkla çizime başvururlar. İnsan anatomisinin orantılı ve doğru çizimlerini yapabilmek estetik cerrahlar için bir zorunluluk olmasa da kolaylık ve üstünlük sağlayan bir beceridir.
Da Vinci Otuzdan Çok Otopsiye Katıldı Ve Çizimler Yaptı
Çizim uygulamaları ve tıptan bahsedildiğinde Leonardo da Vinci'den bahsetmemek olmaz. Leonardo da Vinci (1452 - 1519) mühendislik, mimari, matematik ve yeni icatlar alanlarındaki çalışmalarından çok, resim, heykel ve anatomi ile ilgili çalışmalarıyla tanınır. Da Vinci, bir hekim olmasa da, zamanın şartlarını zorlayarak anatomik çizimler oluşturmak için otuzdan fazla otopsiye bizzat katılmıştır.
Otopsiler esnasında yüzyıllar boyunca referans olarak kabul edilecek kusursuza yakın anatomik çizimler oluşturmuştur. Elde ettiği anatomi bilgisini eşine az rastlanır bir ustalıkla matematik, resim ve heykel sanatlarında kullanmış ve sonuçta ölümsüz eserler ortaya koymuştur.
Altın Oranın Önemi
Da Vinci'nin, çalışmalarında matematiksel mükemmelliği kovaladığı ve bu nedenle "altın oran" konusuna önem verdiği bilinmektedir.
Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş olan "altın oran"ın ilk olarak kim tarafından kullanıldığı bilinmemektedir. İlk olarak milattan önce 4. yüzyılda Öklid, bir doğruyu 0,618339… noktasından bölmekten bahsetmiş ve bunu "bir doğruyu ekstrem ve önemli oranda bölmek olarak isimlendirmiştir. Mısır uygarlığının önemli yapılarından olan piramitlerde (örnek: Keops Piramiti) ve Yunanlıların ünlü Parthenon tapınağının tasarımları altın orana dayanır.
Altın Oran Her Yerde
Günümüzde "altın oran"ı tanımlayan sayı "Fi" sayısıdır. Bunu bir doğru kullanarak anlatırsak: A ve B noktalan arasındaki bir doğru öyle bir C noktasından bölünmelidir ki, küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oran, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB) oranına eşit olsun. İşte bu oran 1,618’e yani "fi sayısı"na, diğer bir deyişle, altın orana karşılık gelir. Altın oran'a, DNA molekülünün yapısından devasa galaksilerin şekline kadar birçok yerde rastlamak mümkündür. Bu oran insan vücudunda da mevcuttur. Örneğin, baş-umblikus (göbek çukuru) ve umblikus-ayak mesafesinin tüm vücudun uzunluğuna oranı altın orana yakındır. Benzer biçimde insan yüzünde de birçok altın oran vardır. Burun ucundan geçen yatay bir çizgi ve iki dudak arasındaki yatay çizgi, gözler ve çene ucu arasındaki mesafeyi bu orana yakın biçimde böler. Burun genişliği, pupiller ile burun ucu arası mesafe ve pupiller arası mesafeler altın oran ilişkisi içindedir. Yüz bölgesine yandan bakıldığında ise oral komissuralar, gözler, burun ucu, kaşlar ve çene arasındaki çeşitli mesafelerin oranları altın oranla uyumludur. Elbette tüm insan ırklarının vücut formlarına ait olumlu estetik algıyı tek bir oranla (altın oran) sınırlamak mümkün olamaz. Dahası uygun miktarda ve yerinde olan asimetriler ve orantısızlıklar güzellik algısını artıran bir rol oynayabilirler. Bazen alt ünitelere ayrıldığında ideal olmayan bir yüz yapısı bir bütün olarak güzel ve çekici olarak değerlendirilebilir. Yine de, vücut ve yüzdeki uygun oranlar hakkında bilgi sahibi olmak estetik cerrahın ameliyat esnasında daha doğru ve kolay karar vermesini sağlayabilir. Cerrah bu bilgiler sayesinde meslek uygulamalarında daha iyi sonuçlar alabilir
Cerrahi pratikte teknik bilgiye ve tecrübeye olan gereksinim en üst düzeydedir. Cerrah karşısındaki bir hastalığı / bozukluğu düzeltmeye çalışırken kusursuzu amaçlamalıdır. Bunu yaparken, hastaya, topluma, zamana ve kontrol edemeyeceği daha birçok etkene ait değişimleri de iyi hesaba katabilmelidir. İşte, yapılan işe sanatsal bir yaklaşım getirmek tam da bu noktada önem kazanır. Çünkü içinde sanat olmayan her şey bir şekilde eksiktir ve bütüncül bir yaklaşım ancak sanat ile mümkün olabilir. Bu gereksinim estetik cerrahi söz konusu olduğunda şüphesiz daha hissedilir hale gelmektedir.

Doç. Dr. Çağlayan YAĞMUR
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı