İnsan hayatı devam ettikçe yemek yeme tavırları bebeklik çağından okul çağına kadar hızla değişim göstermektedir. Bu gelişme evresinde duygu durumu ve yeme davranışı arasındaki bağlantının bilim adamlarınca uzun zamandan beri araştırılması yapılmaktadır. İnsan hayatının devamı için önemli olan beslenme ve yeme davranışı işlevi, insanlara hissettirdiği mutluluğun yanı sıra, aşırı-yetersiz beslenme veya yeme bozuklukları gibi benzer durumlarda benzer sağlık sorunlarını da zamanla ortaya çıkarabilmektedir. Bilişsel ve duygusal unsurlar da içinde olarak, bireyin psikolojik yönden özellikleri, yeme alışkanlıkları ve kilo kontrolü üzerine etkisi olabilmektedir. Bu olay obez veya fazla kiloya sahip insanlarda değil, ayrıca diğer birçok bireylerde de görülebilmektedir.
Son zamanlarda insanların değişken duygu hallerinin farkına varması ve onunla baş edebilmesi için, yeme farkındalığının konusuna özen gösterilmelidir. Bilişsel kısıtlama da bireylerin vücut ağırlığını ve yeme davranışını olumsuz şekilde etkileyebilmekte, en çok günlük hayatta karşımıza çıkan streslerle baş edilemediği ve uzun zaman farklı metotlara sahip diyet yapanlarda yanlış besleme alışkanlıkları görülebilmektedir. İnsanların duygu durumu ile alakalı olan yeme davranışı “emosyonel yeme” olarak adlandırılabilir. Kişilerin duygu değişimleri sonucu besin tercihi, öğünlerin sıklaşması ve yeme miktarının değişimi arasında fizyolojik ihtiyaçlardan ayrı bir bağlantı durumu bulunmaktadır. İnsanların yeme alışkanlıklarının sevinç, öfke, üzüntü, depresyon, anksiyete ve diğer duygu durumlarına göre değişim gösterebilmektedir. Fakat bu ilişkiler hakkında genel bir açıklama yapmak mümkün değildir, çünkü yeme eğilimi ve duygu durumu arasındaki ilişki, bireyin yapısal özelliklerine göre de farklılık gösterebilmektedir. Elde edilen verilere göre, özellikle olumsuz duygular, yeme eğilimi üzerinde farklı etkilere sahip olabilir; bazı bireylerde tüketimde azalma yaşanırken, bazılarında artış olabilir. Yapılan bir araştırma sonucuna göre depresyon, sıkıntı, yorgunluk halinde kişilerin normal tükettiklerinden daha fazla yedikleri; gerilim, korku ve ağrı durumunda ise besin tüketimlerinin normal tükettiklerinden daha az olduğu tespit edilmiştir.
İnsan hayatındaki duygusal değişimin en çalkantılı değiştiği dönem, adölesan dönemidir. Adölesan dönemi, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Fiziksel büyüme; cinsel gelişmenin bitmesi ve daha uzun süren psikososyal olgunlaşmanın oluşması ile son bulmaktadır. Adölesanlar; içinde bulundukları dönemde mutluluk, şefkat, sevgi gibi pozitif duygular ile beraber korku (somut şeylere, toplumsal ilişkilere, benliğe, bilinmeyene ilişkin), fobiler (yükseklik, sosyal fobi, kan, açık alan), öfke, kaygı gibi duygudurumları çoğunlukla ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı beslenme davranış ve alışkanlıkların kontrolünde ve kazanılmasında, yeme farkındalığı sezgisel beslenme yetisinin gelişmişliğinin özellikle vücut yapısı ve ağırlığı kontrolüyle ve yeme alışkanlıkları bozukluklarında tedavinin etkili olmasında önemli bir faktör olduğu vurgulanmaktadır. Sağlığın korunması ve iyileştirilmesi için obez insanlarda ağırlık kaybı sağlanması gerekmektedir. Obezite tedavisi için sağlık uzmanları diyet ve egzersiz programları ile tedavinin ilk hedefi olan ağırlık kaybını sağlamayı amaçlamaktadır. Uzun süre bu tedavilerin etkinliği araştırıldığında, sezgisel yeme kavramı ile karşılaşılmaktadır. Bu kavram, psikolojik ve fiziksel olarak iyi olma hali ile ilişkilendirilmektedir. Sezgisel yeme, beslenme konusunda rehberlik için fizyolojik açlığa ve doygunluk belirtilerine güvenmeye dayanmaktadır.
Yeme alışkanlıklarına gösterilen önemin arttırılması, tüketimi yapılan besinlerin duygu ve düşüncelere olan hassasiyetinin düşürülmesi ile daha sağlıklı besin tercihleri yapılması önem arz etmektedir.
Duygusal yoksunluk çeken, ebeveynlerinden ayrı kalan ve sağlıklı aile ortamından uzak kalan çocuklar; kilo problemi, intihar eğilimi, karşısındakine ve kendine zarar verme, içlerindeki boşluğu doldurmak için manen bir adım atamama gibi durumları, yeme davranışına ağırlık vermek suretiyle üstünü örtme çabası içerisindedirler. Elbette ki bu durum, derince kazılmış bir çukurun üzerini birkaç dal parçasıyla kapatmaya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Ebeveynlerinden ayrı yaşayan ve sezgisel / duygusal yeme bozukluğu yaşayan çocuklarla ilgili Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme Bilimleri Anabilim Dalı’nda, 2021 yılında yapmış olduğum lisans tez çalışması sonucunda şu sonuçlara vardım:
- Sağlıklı bir toplumun sürekli varlığı; toplumun yapı taşı olan çocuklarımızca var olmaya devam edecektir.
- Çocuklarımızın ruh ve beden sağlığının korunması, sağlıklı ve düzenli beslenmeden geçer.
- Sağlıklı beslenme, doğru beslenme alışkanlıkları ve yeme davranışlarına bağlıdır.
Bu bağlamda;
- Ruh ve beden sağlığının oluşmasında, toplum üzerinde etkili en temel öge olan aile ve aile içi eğitimin tamamlanamadığı çocuklarımızda, belli başlı yeme bozukluğu görülme ihtimalinin yüksek olması,
- Bu riskin önlemediği durumlarda, çok daha büyük toplumsal sorunların görülebilmesi,
- Yeme bozukluğu özelinde risk durumunun fazla olduğu çocuklarla ilgili kuruluşlarda, çocuklarımızın temel eğitimlerini aldığı okullarda ve aile bireylerinin çocuk eğitimi noktasında bilgi eksikliğinin giderileceği aile hekimliklerinde, bu sorunun çözümüne yardımcı olabilecek uzman diyetisyenlerin sayısının artırılması, birey ve toplum adına fayda sağlayacaktır.

Uzm. Dyt. Zübeyde SEMİZ
Diyetisyen ve Sağlıklı Beslenme Uzmanı