- Ramazan Ayında Psikiyatrik İlaç Kullanımı Konusunda Bilinmesi Gerekenler
Klinik pratikte uygulamamız, antidepresan ve anksiyolitik tedavi alan hastaların sabahki ilaç dozlarını, sahur vaktine kaydırmaları, akşam aldıkları ilaçlarını da iftar sonrasında almaları şeklinde olup, öğlen alınan ilaçlar konusunda ise kişinin hastalığının özelliğine ve seyrine göre kendilerini takip eden hekimlerine danışması ve hekimleriyle birlikte karar verilmesi şeklindedir. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da antidepresan ve kaygı giderici etki gösteren ilaçların bir kısmında tükürük salgısında azalma, ağız kuruluğu gibi yan etkiler olabileceği ve oruç ile birlikte bu yan etkilerin derinleşebileceğinin akılda tutulmasıdır. İleri yaş hastalarda, antikolinerjik yan etkileri belirgin ilaçların kullanımı, dehidrate kalmakla birlikte kafa karışıklığını (konfüzyon) arttırabileceğinden, ilaç değiştirmek ya da ilacın dozunu akşama kaydırmak bir alternatif olabilir.
Ramazan ayında sahur ve iftar vakitlerine uyum sağlama ve uzayan açlık süreleri nedeniyle görülen uykusuzluk, konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik ve gerginlik şeklindeki belirtiler, psikiyatrik ilaç kullanmayan kişilerde de görebileceğimiz normal tepkilerdir. Ancak bipolar afektif bozukluk ve şizofreni gibi bazı psikiyatrik hastalıklarda, özellikle uykusuzluğun hastalığın atak ve alevlenme dönemlerini tetikleyebileceği unutulmamalıdır. Çünkü uykusuzluk ve stresli yaşam olayları tedavisine düzenli uyum sağlayan hastalarda bile bipolar afektif bozukluk ve şizofreni gibi hastalıklarda atak dönemlerini ve hastalığın alevlenmesini tetikleyebilmektedir. Gerçeği değerlendirme yetisi yerinde olmayan, yakınlarının sürekli bakımına ihtiyaç duyan, ilaç uyumunun bozulmasıyla ve uykusuzlukla hastalığı sık tetiklenen ya da geçmişte sık atak öyküsü olan bipolar afektif bozukluk ve şizofreni hastalarının oruç tutması uygun olmayacağından, burada kişinin tıbbi durumu göz önünde bulundurularak hekime danışılmalıdır. Hastalığı remisyon dediğimiz iyileşme döneminde olan bipolar afektif bozukluk tanılı hastaların ise kendilerini takip eden hekimlerinin önerisi doğrultusunda, hastalıklarının gidişatı ve kullandıkları ilaçlar göz önünde bulundurularak, uygun ilaç tedavisi düzenlemeleri ile bu karar verilebilir. Burada bir diğer önemli husus da Lityum, Valproik asit ve Karbamazepin gibi ilaçların kullanımıdır. Çünkü bu ilaçların tedavi edici dozları, kan düzeyleri ile takip edilmektedir. Dolayısı ile ramazan ayında ilaç dozlarının azaltılması, atlanması ya da kesilmesi, mani ya da depresif epizotları tetikleyebilir. Lityum, böbrekler yoluyla atılan bir ilaçtır ve oruç tutulması sırasında vücudun su dengesi bozulacağından, dehidratasyona (susuzluğa) bağlı kanda Lityum seviyesi artabilir. Kan lityum düzeyinin artması sonucu, bulantı, kusma, ishal, titreme, ateş, bilinç değişikliği, vücutta katılık-hareket kısıtlılığı, epileptik nöbetler, aritmilerle seyreden Lityum zehirlenmesi dediğimiz durum oluşabilir. Bu nedenle duygudurum düzenleyici ilaçlar dediğimiz Valproik asit, Lityum ve Karbamazepin gibi ilaç tedavileri alan hastaların, mutlaka kendilerini takip eden hekimleri ile görüşmesi önemlidir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısıyla ilaç kullanımı olan genç erişkinler ve erişkinlerin ise özellikle uzun etkili metilfenidat formlarını sahur öğününe kaydırmaları uygun olacaktır. Burada kombine tedavi kullanımı söz konusuysa, uzun etkili ilaçların etki süresi bitiminde ilaveten kullanılan kısa etkili ilaçların iftardan sonra uyanıklığı arttırarak uyuma saatini öteleyebileceği akılda tutulmalıdır.
Alkol ve madde kullanım bozukluğu olan hastaların ise karşılaşabileceği en önemli sağlık sorunu yoksunluk ve ilişkili belirtilerdir. Özellikle uzun süre ( 2 haftadan fazla) yoğun miktarda düzenli alkol kullanımı olan hastaların, hızlı bir şekilde kullandığı miktarı azaltması veya kesmesiyle birlikte terleme, çarpıntı, el titremesi; uykusuzluk; mide bulantısı ya da kusma; geçici görsel, dokunsal, işitsel varsanılar (halüsinasyonlar) veya yanılsamalar; psikomotor ajitasyon, anksiyete ve nöbetler görülebilmektedir.
Tüm bunlarla birlikte, diyabet, hipertansiyon, kalp ve böbrek rahatsızlıkları şeklinde ek tıbbi hastalığı olan hastalarımızın mutlaka takiplerini yapan doktorları ile iletişime geçmesi önemlidir.