Medikal Malpraktis tanım olarak “Sağlık çalışanlarının tedavi esnasında güncel standart uygulamaları yapmama durumu, beceri noksanlığı veya hastanın tedavisini vermemesiyle gelişen zarar” biçiminde tanımlanmaktadır. Kısaca tıbbi kötü uygulama olarak adlandırılmaktadır.
Sağlık Hukuku ise ülkemizde son zamanlarda adı sıkça duyulan bir alandır. Artan şikayet ve davalarla önemi anlaşılmıştır. Peki, sağlık hukuku nedir?
Sağlık Hukuku, adından da anlaşılacağı üzere tıp (sağlık) ve hukuk dallarından oluşan multidisipliner bir alandır. Hem sağlık, hem de hukuk bilgisi gerektirmektedir. Sağlık hukuku ve tıp hukuku birbiri yerine kullanılan kavramlar olsa da kapsamları birbirinin aynısı değildir. Tıp hukuku tanı, tedavi ve rehabilitasyon süreçlerini kapsamaktayken sağlık hukuku, bu tanı, tedavi ve rehabilitasyon süreçlerine ek olarak koruyucu-önleyici sağlık hizmetlerini, idari ve cezai durumların ortaya konmasını, iletişim hizmetlerini, sigorta faaliyetlerini (zorunlu hekim sigortası), kişisel verilerin tutulması, düzenlenmesi ve saklanması gibi konuları ele alarak daha geniş bir kapsam alanına sahiptir. Dolayısıyla sağlık hukuku karma bir alandır. Bu tarz davalarda hukuki danışmanlığın yanında tıbbi teknik konunun da dava sürecinde aktif yürütülmesi gerekmektedir. Davaların doğru ve eksiksiz yönetilebilmesi için tıbbi müdahalenin , hem tıbbi standartlara, hem de hukuki standartlara uygunluğu açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sağlık çalışanlarına açılan medikal malpraktis davalarında sağlık çalışanları, bu davalar karşısında kendini savunabilmek için hukuki danışmanlık alma yoluna gitmektedir. Hukuki danışmanlık alırken çoğu zaman tıbbi teknik konu hiç ele alınmamaktadır. Ayrıca, bu davaların bir çoğunun gerçek medikal malpraktis olmadığını göz önüne aldığımızda, bu ayrımın yapılabilmesi için hukuki değerlendirmenin yanı sıra tıbbi teknik konusunun da değerlendirilmesi gerekmektedir. Tıbbi teknik konunun ele alınmadığı davada doğru bir değerlendirme yapılamamış, dava süreci ve dolayısıyla sonucu doğru yönetilememiş olmaktadır. Bu süreçte davalı sağlık çalışanı maddi ve manevi açıdan yorulup yıpranmaktadır. Bu bağlamda sağlık hukuku sağlık çalışanları için hayati öneme sahiptir diyebiliriz.
Hekimler ve sağlık çalışanları, eğitimleri sürecinde tıbbi uygulamaların tıbbi yönünü öğrenmekte iken hukuki yönü anlatılmamakta ve bu konuda bilgi eksikliği oluşmaktadır. Bu bilgi eksikliği tıbbi uygulama hatası yapmaya zemin hazırlamakta ve sağlık çalışanına kendini koruma ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Bu duruma kısalan muayene süreleri, personel eksikliği, hasta başvuru sayısının artması ile artan iş yükü, medikal malpraktis dava sayılarının ve davalara söz konusu olan meblağların artması, fiziksel ve sözel şiddet olaylarıyla birlikte sağlık sektörünün geldiği son durumu da üzerine eklediğimizde hekimleri ve sağlık çalışanlarını çıkmaza sürüklemiş, hareket alanını oldukça daraltmış ve medikal malpraktis olaylarını kaçınılmaz hale getirmiştir. Artan davalar ve şikayetler neticesinde sağlık hukukunun kendine ait terminolojisine hakim sağlık hukuku uzmanlarına olan ihtiyaç artmıştır. Sağlık hukuku alanındaki uyuşmazlıkların çözümü için sağlık hukuku konusunda uzmanlaşmak ve ayrıca sağlık hizmeti veren kişilerinde sınırlarını netleştirebilmesi, kendilerini koruyabilmesi ve eksiksiz değerlendirme yapabilmesi için sağlık hukuku konusunda bilgi düzeyinin artması günümüz koşullarını düşündüğümüzde şarttır.
Bu konudaki eksikliği gidermek amacıyla 2017'de kurulan Medikal Malpraktis Derneği, alanının ilk örneğidir ve alanında öncü konumdadır. Ardından 2020 yılında temelleri atılan ve 2022 yılında kurulan Yüksek Sağlık Hukuku Derneği, Medikal Malpraktis Derneği'yle birlikte bu alanda faaliyet gösteren iki önemli sivil toplum örgütü konumuna gelmiştir.
Sağlık Hukuku alanında faaliyet gösteren bu iki dernek, tıbbi teknik konuda ve sağlık hukuku alanında sağlık çalışanlarını bilgilendirmek ve destek olmak amacıyla kurulmuş ve sağlık hukuku konusunda profesyonelce uzanan kurtarıcı bir el olmayı başarmıştır. Sağlık çalışanlarının sağlık hukuku alanındaki eksikliklerini gidermek, bilinçlendirmek, bilgilendirmek ve destek olmak amacıyla yola çıkmıştır. Bu anlamda sağlık hukuku alanıyla ilgilenen sağlık çalışanları ve avukatlara yönelik eğitimler düzenlemiş, bilgi düzeylerini artırmış ve sağlık çalışanlarına tıbbi teknik konuda destek sağlamak amacıyla faaliyetlerde bulunmuş ve bu konudaki faaliyetlerine devam etmektedir.
Yüksek Sağlık Hukuku Derneği olarak hekim ve sağlık çalışanlarına yalnız olmadıklarını ve bu yolda yalnız yürümediklerini göstermek, hukuki zeminde haklarını bilmelerine, aramalarına ve talep etmelerine destek vermek bizlerin esas amacıdır.
Yüksek Sağlık Hukuku Derneği'nin ve Medikal Malpraktis Derneği’nin de Kurucu Başkanı Dr. Bozkurt Oğuz SINAR ve Yüksek Sağlık Hukuku Derneği Yönetim Kurulu Üyelerimiz; Dr. Zeynep İPEKLİ, Dr. Büşra AYASUN, Dr.Ömer Faruk İŞLEYEN, Dr. Mustafa CANDAZ, Dr. Barış Doğukan IŞIKOĞLU’ndan oluşmakta olup, tüm üyelerimizin sağlık hukuku uzmanı ünvanı bulunmaktadır.
Yüksek Sağlık Hukuku Derneği, sağlık çalışanlarının yalnız olmadıklarını ve bu yolda yalnız yürümediklerini ‘YALNIZ DEĞİLSİNİZ, UNUTMAYIN BİZLER SİZLERİN YANINDAYIZ!’ sloganıyla pekiştirmiştir. Farklı branşlardan hekim, yardımcı sağlık personeli ile avukatlardan oluşan ve aynı zamanda sağlık hukuku uzmanı olan güçlü ekibiyle sağlık çalışanlarının her zaman yanında ve destek olacağını belirtmiştir.
Gerek sosyal, gerek hukuksal yönden farklı tehditlerin altında mesleğini icra etmeye çalışan hekim ve sağlık çalışanlarına bu tehditlere boyun eğmek zorunda olmadıklarını Yüksek Sağlık Hukuku Derneği olarak her türlü desteği vermek istediğimizi söylemek istiyoruz.
“UNUTMAYIN, BİZLER SİZLERİN YANINDAYIZ!”
Dr. Büşra AYASUN
Yüksek Sağlık Hukuku Derneği Yönetim Kurulu Üyesi