İçindekiler
KENDİMİ BİLDİM BİLELİ OTOMOBİLLERE İLGİM VARDI
Klasik Otomobil Tutkunu ve Koleksiyoneri Dr. Kubilay Ersin Türkmen’i Ve Hazinesini Sitemize Konuk Ettik.
Klasik otomobil koleksiyonu yapmaya nasıl karar verdiniz?
Kendimi bildim bileli otomobillere ilgim vardı. Otomobil tarihi ve gelişimi, yakın geçmişte yaşanan tüm olaylarla bağlantılıdır. Hayalimde her zaman belli dönemlere ait otomobillerimin olmasını istemişimdir.
Klasik otomobil koleksiyonu yapmaya ne zaman başladınız?
2014 yılında uzman olduğum yıl, ilk klasik aracımı aldım; ‘Casper’ adını verdiğim 1971 model Anadol A1. Ama çok daha öncesinden klasik otomobiller ile ilgili araştırmalar yapıyordum. İlk klasik aracımın Türk üretimi bir araç olması güzel oldu. Anadollarda mekanik anlamda yedek parça sorunu çekmedim. Kaporta ile ilgili de sorun yoktu, çünkü fiberglas gövde ile ilgili her türlü bozukluk iyi bir usta ile çözülebiliyordu.
Koleksiyonunuza kattığınız otomobillerde belli özellikler arıyor musunuz?
60’lı yıllardan 2000’lere kadar olan analog otomobiller, günümüz düşük hacimli turbo motorlu araçlara göre hem daha karakterli, hem de daha heyecan verici olmuşlardır. Tek kapı olması klasik bir aracın belki de en belirleyici özelliği. 4 kapılı çok az sayıda araç klasikleşebiliyor. Bunu derken yanlış anlaşılmasın, her tek kapı araç klasik olamaz. Genellikle fabrika kondisyonuna yakın araçlar tercih ederim. Değillerse bile, restore edip ilk günkü kondisyonlarına getirtirim.
Koleksiyonunuzdaki otomobillerinize karşı duygusal bağlılığınız oluyor mu?
Elbette. Otomobillerin de ruhu vardır ki, “arabalar onları kullanan sahiplerinin karakterini yansıtır” derler. Onlara nasıl davranırsanız, onlar da size öyle davranırlar. Garaja yeni bir araba gelince önce isim veririm onlara. Eğer garajdan ayrılmaları gerekirse, yeni sahiplerine de isimlerini korumaları öğütlerim.
Koleksiyonunuzdaki otomobillerinizi tanıyabilir miyiz?
İlk klasik aracım 1971 model Anadol A1 modeliydi. Bende kaldığı dönemde restore edildi ve şu an Türkiye Ralli şampiyonu Serdar Bostancı’nın garajında yer almaktadır. Anadol’ların önden yuvarlak kocaman farları ve renginin beyaz olması nedeniyle ona ‘Casper’ ismini vermiştim.
Anadol’lar özellikle fiberglas yapıda olduğundan paslanmazlar ve iyi korunurlarsa uzun yıllar boyu sağlam kalabilirler.
Anadol Spor olarak da bilinen Anadol STC16 modeli, toplamda 176 adet üretilmişti. Benim de koleksiyonumda iki adet STC16 modeli yer almıştı.
Historic ralli sınıfında tüm dünyada yarışma ehliyetine sahip iki model, STC16 ve A1 modelleridir. O yüzden klasik araç koleksiyonu olarak Anadol’lar kıymetlidir ve daha da kıymetlenecektir.
Bunlardan en özeli belki de 1981 model BMW e21 3.23i modelidir. Bu araç BMW 3 serinin ilk örneğidir ve M Sport karakterinde 6 silindir ve 143 beygire sahip olan modelidir. Sayıları her geçen gün daha da azalan BMW e21 3.23’ler artık klasik spor otomobil sınıfındadırlar. Kontrolü zor olan bu BMW modeline de yakışır bir isim Thor’un çekici ‘Mjolner’ı uygun gördüm.
Amerikan otomobilleri de büyük güçlü motorları, kaslı yapıları ve krom detayları ile her zaman ilgi odağı olmuşlardır. Bu özellikleri ile benim de sahibi olduğum en tipik Amerikan, kuşkusuz 1964 model Ford Mustang Hardtop Coupe idi. İçi dışı kırmızı renkte olan Mustang’e de ‘Lucifer the Red’ ismini verdim.
Mustangler üretilmeye başlandığı 1964 senesinden beri birçok değişikliğe uğradılar, ama sekiz silindirli olan modellerinin sesi hiç değişmedi. Garajımda güncel diyebileceğimiz ve klasik adayı ya da genç klasik olarak da nitelendirebileceğimiz (youngtimer) bir Mustang daha var. Günlük kullanıma daha uygun olan 1997 Ford Mustang GT (Grand Tourismo) ilk sahibinden ve Türkiye’de sayılı örneklerinden biridir. 90’larda 4. jenerasyon Ford Mustang reklamlarda tanıtılırken ‘Queen in Show Must Go On’ şarkısı kullanılmıştı ve hayallerimi süslüyordu. Bu yüzden ona da ‘My Queen’ adını verdim.
Her zaman bir Ferrari’min olmasını istemiştim. Eğer bir Ferrari alamayacaksam, ona en yakın İtalyan kardeşini almalıydım. İtalya’da Bebek Ferrari olarak da bilinen Fiat Coupe iyi bir tercihti. 5 silindir teknolojisi ile mükemmel bir motor sesi ve zevkli bir sürüşe sahip olan bu model Türkiye’ye çok az sayıda ithal edilmiştir. Türkiye’de belki de en temiz örneğine sahip olduğum için çok mutluyum. Renk kodu Portofino Blue olan bu araca kısaca ‘Portofino’ diyorum.
Sattığınıza en çok pişman olduğunuz otomobiliniz hangisidir?
Klasik otomobiller satılmaz aslında, otomobil sevdalıları arasında el değiştirir. Ama sonuçta bir satış senedi var kişiler arasında. Sattığım her arabaya üzüldüm aslında, ama tabii ki Mercedes 124 kasaya çok üzülmüştüm. Ce230 diye geçer, tek kapı 1988 model. Geri alma şartı ile vermiştim onu yakın birisine, kısmet belki günün birinde gelir tekrar garajıma.
Klasik araçlarınıza sigorta yaptırıyor musunuz?
Sadece Zorunlu Trafik Sigortası yaptırabiliyoruz, trafikte gezebilmek için. Yurtdışında klasik otomobiller yaygın. Oralarda çeşitli sigorta şirketleri klasik otomobil ve garajlarını sigortalayabiliyor, ama ülkemizde böyle bir kasko sistemi yok, ne yazık ki.
Temizlik ve bakımları zahmetli mi? Masraflı bir hobi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Farklı markalardan arabalar oldukları için, çok zor benim için. Sadece tek bir marka değil, hatta farklı ülkelerin araçları. O yüzden her arabanın farklı ustası var. Yedek parça oldukça pahalandı ve bakım maliyetleri de arttı.
İleriye yönelik klasik otomobil müzesi gibi bir düşünceniz var mı?
Ben otomobilleri kullanmayı seviyorum. Hatta garajdaki araçları belirli dönemlerde günlük kullandım. Müze fikri bana çok uzak bir kavram. Otomobiller yollarda gezmeleri için üretilmiş. Elbette çok nadir örnekler müzelerde sergileniyor. Mekanik olan her şey aktif olmalı. Hareket yaşam demektir. O yüzden uzmanlık alanı olarak, mekanik yanı kuvvetli olan ortopedi ve travmatoloji branşını seçtim.
Op. Dr. Kubilay Ersin TÜRKMEN
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı